29 Kasım 2010 Pazartesi

Mim..




Öncelikle bana bu blog aleminde ilkleri yaşatan ve bu yazıyı yazmama neden olan Ebruli’ye çok teşekkür ederim. Ben yabancıyım böyle şeylere ama yaptım bir şeyler.

En sevdiğiniz kelime: Tatlım. Özellikle ismimin yerine kullanılınca bu kelime mest oluyorum. Tatlım, naber diye başlarsa konuşma bitmesin istiyorum, uzasın cümleler her şey tatlıya bağlansın lay lay lay J

En sevmediğiniz kelime: Sanane. Nefret ederim. Bir dönem pek sevimli kankam Seval sayesinde tiksinmiştim. Ama artık yapmıyor öyle şeyler dime. Kötü olur söyleyeyim .

Ne sizi heyecanlandırır: Şu aralar pek hissizsim ama şöyle güzel bir aşk yapar bunu biliyorum :)

Heyecanınızı ne söndürür: Ben heyecanlandım mı hiç bir şeyin gücü yetmez söndürmeye . Gebertirim.

Hangi mesleği yapmak istersiniz: Elimde olsaydı ömür boyu emek vereceğim işi seçmek yüksek tutardım hedeflerimi. Her akşam kendinle gurur duyarak ,sıkılmadan yorulabileceğim bir meslek.

En sevdiğiniz ses: Dalga sesi. Bayılırım. 
En sevmediğiniz ses: Ağlayan çocuk sesi. Hele böyle kulağımın dibinde ağlarsa ağzını aça aça, pamuğu sokup boğazına susturmak istiyorum.

Hangi doğal yeteneğe sahip olmak istersiniz: Topuklu ayakkabı ile bütün gün gezinmek. İki saatten sonra yapamıyorum, neden ki?

Size en fazla zevk veren kötü huyunuz: Kusana kadar kuru yemiş yemek. Laf olsun diye değil yemişliğim ve kusmuşluğum var hakikaten .

Kahramanınız kim: Babam.

En çok kullandığınız kötü kelime: Şuursuz. Bir de ne armut insansın var takıldı dilime nicedir.

Şu anki ruh haliniz: Ruhsuz.

Hayat felsefenizi hangi slogan özetler: Hayat boktan.

Mutluluk rüyanız nedir: Hollanda desem Seval anlar :)

Kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz: Hiç düşünmedim bunu ama pek bir cevabım yok seviyorum ben kendimi :)

Nerede yaşamak isterdiniz: Bir şehir kasabasında :)
En önemli kusurunuz: Düşündüm düşündüm bulamadım ne ki ..

Nasıl ölmek isterdiniz: Mutlu.

Öldüğünüz zaman cennete giderseniz Allah'ın size ne söylemesini isterdiniz: Hak ettin.




10 Kasım 2010 Çarşamba

Ses deneme bir iki ..

   

Çok uzun zaman oldu içimdeki cümleleri bir kağıda aktarmayalı. Not : Eskiden yazardım, evet.

Hatta yazma istediğim coştukça ellerimi uzatıp Cüneyt Arkın'ın filmerinden birinin o muhteşem repliğini geçiriyordum aklımdan, "bu ellerle mi, bu ellerle mi" şeklinde.

Aslında güzeldir ellerim, bir adamın sevgi dolu elleriyle sarmalanınca daha bir gıpta ile bakıyordum onlara. Ve onlar o kadar alışık ki bir adamın sıcaklığına, sahipliğine en çok onların yanlızlığına üzülüyorum.

ühühühhü evet aşk acısı çekiyorum.

Beceriksiz olduğum 'tek' konudur sanırım aşk. Aslında şaka yaptım daha bir sürü var ama en birincisi aşk malesef.

Kısaca Cengiz Kurtoğlu'nun, Ümit Besen'in en önemlisi İsmail YK'nın derdime çare olamadığı muhteşem bir ruh hali içerisindeyim.

Keşke sevgili sonrası hayata alıştırma kursları olsa en hızlandırılmışından. Keşke yüreğim bu kadar acımasa, keşke dün gece ne yediğini bile hatırlamayan balık hafızam bu adamla ilgili anıları her saniyesine kadar hatırlamasa, keşke Emre Aydın şarkı yazmasa, keşke hayat bayram olsa falan filan.

Bir aşkı en derinlere gömmek üstüne de bir fidan dikip mutlulukta alakalı yeni tomurcukların açtığını görmek için ne kadar zaman gereklidir bilen var mı ?

Not: Resmin konuyla alakası yoktur.

Bir de kanka ben geldim lan :)