3 Ekim 2011 Pazartesi

...

Açtım en sevdiğim adamın resmini, fonda çalan kadının sesi daha bir hiddetlendi sanki tam o esnada.

“Şimdi sen kim bilir nerelerdesin, gelir gecelerden koşarak sesin, adını içimden hala silmedim”  diyor Müzeyyen Senar.

Ben ne zaman mutsuzum desem birilerine “ben de bu aralar kötüyüm” diye başlar karşımdaki “sen çok güçlü bir kızsın bence” diye bitiriverir. Utanırım bazen yaşadığım mutsuzluğu birileriyle paylaşmaktan.

O yüzden ne zaman mutsuzluğun dibine vursam bu hatun yanı başımda bitiverir.

O söyler, ben susarım onu susturup ben söylerim.

Karşımda küçücük bir resim sadece.  Ama ben konuşuyorum, konuşuyorum... Sanki dinliyor beni, sanki anlıyor, sanki duyuyor.

Birileriyle bir şeyleri paylaşmayı ne çok özlemişim. Ama bir resimden bu kadar medet umduğum için nefret ediyorum kendimden..Bir resim bu kadar canımı yaktığı için kahroluyorum..

Hatuna dönüyorum yine;

 “benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım” diyor bağırarak.

Düşünüyorum sonra hayran olacak ne var çevremde diye..

Ne hayran olunacak bir mutluluk var, ne hayran olunacak bir arkadaşlık, ne de hayran olunacak bir adam.

Kapatıyorum müziğin sesini. Uyumak istiyorum ama onu da yapamıyorum bu aralar.